72. Hani sizi bir adam öldürmüş ve aranızda tartışmış da suçu birbi­rinizin üstüne atmıştınız. Halbuki Allah, gizlemekte olduğunuzu ortaya çı­karır.



Ayetin nüzul sebebi ile ilgili rivayetler:

1- Abdullah b. Abas diyor ki:

"Hz. Musa'nın döneminde, İsrailoğullarından malı çok olan ihtiyar bir zat vardı. Bunun fakir yeğenleri vardı. İhtiyarın çocuğu yoktu. Öldükten sonra kendisine kardeşinin oğulları mirasçı olacaktı. Bunlar:

"Keşke amcamız ölse de kendisine mirasçı olsak" diyorlardı. Amcaları uzun sü­re yaşayınca şeytan onlara gidip şu vesveseyi verdi:

"Siz amcanızı öldürüp malına mirasçı olsanız ve yabancı bir şehre götürerek te oranın halkından diyetini alsanız nasıl olur." O dönemde bir insan öldürülür de mevcut olan iki şehirden hangisinde bulunursa diyeti o şehrin halkı ödermiş. İki şehirin arasında buluna­cak olursa mesafe ölçülür, ceset hangi şehre daha yakınsa diyeti o şehir ödermiş. Amcaları uzun süre yaşayınca yeğenleri, şeytanın vesvesesine kapılmışlar ve amcalarını öldürüp diğer şehre götürmüşler ve oraya bırakmışlardır. Sabah olunca da amcalarını öldüren bu yeğenler, o şehir halkına gidip

"Amcamız sizin şehirin kapısında öldürülmüş, Allah'a yemin olsun ki onun diyetini bize ödeye­ceksiniz." demişlerdir. Şehir halkı:

"Allah'a yemin ederiz ki biz onu öldürme­dik, onu öldüreni de bilmiyoruz. Şehrimizin kapısını kapadıktan sonra sabaha kadar da hiç açmadık." demişlerdir. Bunun üzerine iki taraf ta Hz. Musa’ya başvurmuşlardır. Öldürülen adamın yeğenleri:

"Biz amcamızı bunların şehirleri­nin kapısında ölü olarak bulduk." demişler, şehir halkı ise "Allah’a yemin olsun ki biz onu öldürmedik, şehirin kapısını akşamleyin kilitledikten sonra sabaha kadar hiç açmadık." demişlerdir. İşte bunun üzerine Cebrail (a.s.) herşeyi işiten ve bilen Allah tealanın Hz. Musa’ya "Onlara de ki "Allah size bir sığır kesmenizi ve onun bir parçasıyla ölüye vurmanızı emrediyor." âyetini getirmiştir.[120]

2- Muhammed b. Kâ'b el-Kurezi ve Muhammed b. Kays ise, öldürülen kişi hakkında İsrailoğullarının ihtilafa düşmelerini şöyle nakletmişlerdir:

"Torunlara ayrılan İsrailoğullarından bir torun, insanlar arasında çokça şerrin yayıldığını görünce, kendilerine mahsus bir şehir kurmuşlar ve insanlardan uzaklaşmışlar­dır. Bunlar akşam olunca orada yaşayan herkesi şehirin içine topluyor, kapılarını kapatıyorlarmış. Sabah olunca da reisleri şehri kontrol ediyor, herhangi bir şey görmeyince kapıyı açıyor ve insanları akşama kadar serbest bırakıyormuş. Böylece bu insanlar gidip başka yerlerdeki insanlarla alış veriş vb. münasebetlerde bulunuyorlarmış. Bu dönemde İsrailoğullarının içinde, malı çok olan ve karde­şinin oğlundan başka da mirasçısı bulunmayan bir kimse varmış. Adam uzun müddet yaşamış. Kardeşinin oğlu da, bir an evvel mirasını elde etmek için onu öldürmüş ve götürüp adı geçen şehirin kapısına atmış. Kendisi ve arkadaşları şehrin kapısına gizlenmişler. Şehirin reisi, şehirin içinde herhangi bir durum olmadığını öğrendikten sonra şehirin kapısını açmış. Kapının önünde bir kişi­nin öldürüldüğünü görünce de kapıyı kapatmış. Bunun üzerine öldürülen ada­mın kardeşinin oğlu ve arkadaşları:

"Dur bakalım onu hem öldürdünüz hem de kapıyı kapatıyorsunuz." demişler.

Bu sırada çokça cinayetler işleniyor, Hz. Musa da şehirlerinde cinayet iş­lenen insanları cezalandırıyordu. Bu yüzden öldürülen kişinin kardeşinin oğlu ile şehir halkı arasında neredeyse savaş çıkacaktı. Her iki taraf ta silahlarını ku­şandılar fakat sonra savaşmaktan vazgeçip Hz. Musa’ya başvurdular. Durumu anlattılar. Öldürülen kişinin yeğenleri:

"Ey Allah'ın Rasulü, bunlar amcamızı öl­dürdüler sonra da kapıyı kapattılar." dediler. Şehir halkı ise:

"Ey Allah'ın Rasulü, sen bizim, insanlardan ayrılıp özel bir şehir kurduğumuzu biliyorsun. Sen bizim, şerli insanlardan uzak durduğumuzu görüyorsun. Biz o kişiyi ne öldür­dük ne de öldüreni biliyoruz." dediler. Bunun üzerine Allah teala, bir sığır kesip parçasıyla ölüye vurmalarını emretti. Hz. Musa da onlara:

"Allah size bir sığır kesmenizi emrediyor." dedi. [121]

3- Ubeyde es-Selmani ve İbn-i Zeyd de İsrailoğullarının, öldürülen kişi hak­kındaki ihtilafları hususunda benzeri görüşler zikretmişlerdir. [122]



kaynak
[120] İbn Cerir et-Taberî, Câmiu'l-Beyân.
[121] İbn Cerir et-Taberî, Câmiu'l-Beyân.
[122] İbn Cerir et-Taberî, Câmiu'l-Beyân.