Çok güzel bir rüya görmüştü. Kalbi kıpır kıpırdı. Bir anda dışarıdan sesler geliyor, herkesin sokaklara çıktığını araladığı perdeden görüyordu.

Şiddeti az kısa süren bir depremdi ve herkesin korkmasına yetmişti.. Ne garipti kendisi küçük oğluyla uyuya kalmış ve bir rüya görüyordu.. Ne kadar şükretse azdı çünkü deprem paniği vardı ve tepkisini bilemiyordu..
Rüyadan o kadar etkilendi ki dışarıya çıkmayı bile düşünemedi..
Oğlunun ateşi vardı bu yüzden yanına almış yüzükoyun yatan oğlunun sırtını sıvazlarken yarı uyur yarı uyanık bir rüya görmüştü.

Rüyasında on dört- on beş yaşlarında bir delikanlı secdede kendisi de onun sırtını sıvazlıyordu. Kendi elinde orta parmağında bir yüzük vardı ve arapça lamelif şekli bulunan kıymetli bir yüzüktü oğlunun sırtını sıvazlıyordu.. hem uyku hem uyanıklık arası hayal gibi.. Yarı uykulu bir bakıyor küçük oğlu biranda sanki zamanda yolculuk yapar gibi genç olmuş yine oğlunun sırtı ve sıvazlayan hep aynı el kendi eli..
Sonra rüyasında oğluna Sevgili Peygamber Efendimiz (sav) hediyesi olan Veysel Karani Hazretlerinin hırkai şerifinin giydirildiğini gördü ve uyandı..

Herşeyin bir rüya olduğunu anladı ama gerçek bir rüya ve çok mutlu olmuştu..

Aradan on veya on iki sene geçmişti bazı maddi sıkıntılar nedeniyle eşi oğlunu işe verdi artık hem çalışıyor hem okuyor ailesinin geçimine katkıda bulunuyordu..
Ama çocuğun okuma isteği azaldı çok yorgun geliyor derslerinde uyuya kalıyordu.. ve zamanla okulu bırakmak zorunda kaldı çünkü beraber yürütecek azim ve gücü kalmadı. Annesi çok çırpındı ama artık çok geçti iş hayatını seçti..

Anne şimdi düşünüyor ve yeni anlıyordu rüyasının yorumunu.. oğlunun tıpkı Veysel Karani 'nin annesine şefaatçi olması gibi oğluda ona sahip çıkıyor bir bakıma şefaatçi oluyordu..
Ciğeri yandı ağladı ağladı..
"Ya Rabbi benim bilmediğimi görmediğimi Sen biliyor ve görüyorsun neyin hayırlı olduğunu Sen biliyorsun..Sen oğlumu iki cihanda aziz et. Dünyada ve cennette ona herkesin kıskanacağı en güzel makamı ver." diye dua etti..

Yazan:Özlem Karadeniz