19. Yahut onların hali gökten boşanan yağmura tutulmuşun hali gibidir ki onda karanlıklar, gök gürültüsü ve şimşek çakışı vardır. Ölüm korkusuyla yıldı­rımlardan parmaklarını kulaklarına tıkarlar. Allah kâfirleri çepeçevre kuşatan­dır.



Ayetin nüzul sebebi ile ilgili rivayetler:

1- "Medine münafıklarından iki kişi Allah'ın Rasûlü'nden müşriklere kaçmışlardı. Yolda Allah'ın, içinde şiddetli gök gürültüsü, şimşek ve yıldırımlarla zikrettiği yağmura yakalandılar. Her yıldırımda yıldırım kulaklarına girecek de kendilerini öldürecek korkusuyla parmaklarıyla kulaklarını tıkıyorlar; her şimşek parıldamasında onun ışığında yürüyorlar, şimşek çakmayıp da bir şey göremez oldukları zaman da yürüyerek eski yerlerine geliyorlardı. Yıldırım ve şimşek korkusundan şaşıran iki münafık:

"Ah bir sabaha çıksak! Hemen Muhammed'e gelip elimizi eline koyalım (tekrar O'na imanla biat ede­lim)." demeye başladılar. Gerçekten de sabah olunca Hz. Muhammed'e gelip yeniden iman ettiler, ellerini Efendimizin eline koyup biat ettiler ve iyi müslümanlar oldular.

Allah Tealâ Medine'den Müşriklere katılmak üzere çıkan bu iki münafığın durumunu Medine'deki münafıklar için bir mesel kıldı: Hz. Peygamber (s.a.v.)'in meclisinde hazır bulundukları zaman Hz. Peygamber (s.a.v.)'in kendileri hakkında bir şey (vahiy) nazil olduğunu söylemesinden veya herhangi bir şeyle adlarının anılmasından ve öldürülmelerinden korkarak Medine'den çıkan o iki münafığın parmaklarıyla kulaklarını tıkadıkları gibi kulaklarını parmaklarıyla tıkıyorlardı. Şimşek önlerini aydınlattığında yani malları, çocukları çoğalıp bir ganimet elde ettiklerinde veya bir fetih ele geçirdiklerinde o iki münafık nasıl şimşek çaktı­ğında onun aydınlığında yürüyor idiyseler bunlar da o aydınlıkta yürüyorlar; "Muhamed'in dini gerçekten doğru bir din imiş" diyorlar ve o dinde devam ediyorlar; önleri aydınlık olmayıp karardığında da dikilekalıyorlar yani malları ve çocukları helak olup başlarına bir belâ geldiğinde ise "Bu, Muhammed'in dini yüzünden." diyor ve şimşek çakmayıp da karanlıkta kalan iki münafığın yaptığı gibi bunlar da dinden dönüp kâfirler oluyorlardı."[45]

(1.ravilerin rivayetiİbnu Cerîr, Süddî'yi Kebir tarikından anlattı. O, Ebu Mâlik ve Ebu Salih’ten, onlar, İbnu Abbas ve Mürre'den, onlar, İbnu Mesud ve sahabeden bazılarından anlattılar:)
2- Saîd İbn Cubeyr diyor ki:

"Bu âyet yahudiler hakkında nazil olmuştur. Allah'ın Rasûlü (s.a.v.)'nün çıkışını bekliyor ve onunla araplara karşı zafer kazanacakları umudunu izhar ediyorlardı ama çıkınca onu inkâr ettiler. İşte Hz. Peygam­ber'in çıkışını beklemeleri aydınlanmak üzere ateş yakmalarına, çıkışından sonra inkâr etmeleri de yaktıkları ateşin aydınlığının zevaline benzetilmiştir."[46]

3- İbn Abbas’tan gelen rivayete göre, bunlarla kastedilen yahudilerdir. Pey­gamber (s.a.v.) Bedir’de muzaffer olunca umutlandılar ve şöyle dediler:

"Allah’a yemin ederiz, Musa’nın bizlere geleceğini müjdelediği peygamber budur. Bu­nun hiçbir sancağı geri dönmez." Ancak Uhud’da bozgun söz konusu olunca irtidat ettiler ve şüpheye düştüler.

4- Kurtubi diyor ki:

"Bu açıklama şekli zayıftır, âyet münafıklar hak­kındadır. Ancak, İbn Abbas’tan bu rivayet daha sahih bir şekilde gelmiştir. Bu­nunla birlikte mana hepsini (kâfirleri de münafıkları da) kapsamaktadır."

kaynak


[45] Suyûtî, Lubâbun-Nukûl, 1/10-11; İbn Cerir et-Taberî, Câmiu'l-Beyân, 1/119.
[46] el-Fahru'r-Râzî, et-Tefsîru'1-Kebîr, 2/74.