22. Yeryüzünü size bir döşek, göğü de bir bina kılan, gökten su indi­rip onunla size rızık olarak mahsuller çıkaran O'dur. O halde bile bile Allah'a benzerler nisbet etmeyin.



Ayetin nüzul sebebi ile ilgili rivayetler:

Burada "Allah'a bile bile benzerler isnad edenler"den kimlerin kastedildiği hususunda iki görüş zikredilmiştir:

1- Abdullah b. Abbas, bu insanlardan maksadın, bütün müşrikler olduğunu, Arap müşriklerinin de ehl-i kitap müşriklerinin de bu ifadenin içinde bulunduk­larını zikretmiştir.

2- Mücahid ise bu ifadeden maksadın, Yahudi ve Hıristiyanlardan iki gurup ehl-i kitap olduğunu, zira bunların, Tevrat ve İncil'den Allah'ın birliğini öğren­diklerini bu nedenle Allah'a bile bile denkler tutmaya çalıştıklarını söylemiştir.

3- Taberi birinci görüşü tercih ediyor ve özetle diyor ki:

"Mücahid’i bu görü­şe sevkeden sebep, Arapların, rablerinin birliğini inkâr ederek onun kendilerinin yaratıcısı ve rızık vereni olduğunu bilmedikleri ve ibadette bir kısım putları ona ortak koştukları kanaatinde olmasıdır. Halbuki Allah teala, âyet-i kerimede, Arap müşriklerinin, yaratıcı olarak Allah'ın birliğini ikrar ettiklerini ancak Al­lah'a ibadette bir takım putları ona şefaatçi yaparak ortak koştuklarını bildir­mektedir. Nitekim âyet-i kerimelerde şöyle buyurulmaktadır:

"Ey Muhammed, yemin olsun ki, eğer onlara kendilerini kimin yarattığını sorsan, şüphesiz ki "Allah" derler. Öyleyse nasıl oluyor da döndürülüyorlar?"[50]

"Ey Mu­hammed, de ki: "Size gökten ve yerden rızık veren kimdir? Size kulak ve gözleri bahşeden kimdir? Ölüden diriyi çıkaran, diriden de ölüyü çıkaran kimdir? Bütün işleri düzene koyan kimdir?" "Allah’tır" diyeceklerdir. De ki "O halde Allah'tan korkmaz mısınız?"[51]

Görüldüğü gibi Arap müşrikleri de ehl-i kitap gibi, Allah'ın tek yaratıcı ve rızıklandırıcı olduğuna iman ediyorlardı. Bu nedenle âyette geçen "O halde bile bile Allah'a benzerler nisbet etmeyin." ifadesindeki muhatapların sadece ehl-i kitap olmayıp, Arap, Acem, Ehl-i kitap olan veya olmayan bütün müşrikler olduklarını söylemek daha isa­betlidir. [52]

kaynaklar
[50] Zuhruf: 43/87
[51] Yunus: 10/31
[52] İbn Cerir et-Taberî, Câmiu'l-Beyân.