26. Hiç şüphesiz, bir sivrisinek olsun, daha üstündeki olsun herhangi bir şe­yi Allah mesel getirmekten çekinmez. Artık iman edenler onun, Rablerinden bir gerçek olduğunu bilirler. Kâfirler ise "Allah bu misal ile neyi murad etmiştir?" derler. Allah onunla bir çoğunu dalâlette bırakır. Yine onunla bir çoğunu hidâ­yete ulaştırır. Onunla ancak fâsıkları dalâlette bırakır.



Ayetin nüzul sebebi ile ilgili rivayetler:

1- İbn Cerîr'in kendi isnadlarıyla Süddî'den tahricinde Abdullah ibn Mes'ûd ve diğer bazı sahabeden rivayetine göre "Allah Tealâ, Bakara: 2/17-18'de müna­fıklarla ilgili iki misali verdiğinde münafıklar: "Allah böyle misaller vermeye­cek kadar yücedir." dediler de Bakara: 2/26-27 âyetlerini indirdi."[57]

2- Vâhidî'nin... İbn Mes'ûd'dan rivayetine göre ise Allah Tealâ, müşriklerin ilâhlarını zikredip "Ey insanlar bir misal verildi, şimdi onu dinleyin. Allah'ı bırakıp da tapındıklarıniz bunun için bir araya gelseler bir sineği bile yara­tamazlar. Sinek onlardan bir şey kapsa, bunu ondan geri de alamazlar. İsteyen de âciz, kendinden istenen de."[58] ve müşriklerin ilâhlarının tuzaklarım zikredip onların tuzaklarını örümcek yuvası gibi olmakla niteleyip "Allah'ın dışında dostlar edinmiş olanların misali örümceğin misali gibidir ki örümcek bir yuva edinmiştir. Halbuki yuvaların en çürüğü hiç kuşkusuz örümceğin yuvası­dır."[59] buyurunca müşrikler:

"Görüyor musunuz Muhammed'e indirdiklerinde Allah sinek ve örümceği misal veriyor. Acaba bu kadar değersiz şeyleri misal getiren tanrı nasıl bir tanrıdır ki! Bir tanrı bunu yapar mı?" dediler de Allah Tealâ: "Hiç şüphesiz Allah, sivrisinek ve onun ötesinde bir şeyi misal getirmekten haya etmez..." âyetini indirdi." [60]

3- Abdullah b. Abbas, Abdullah b. Mes'ud ve diğer bir kısım sahabilere gö­re bu âyet-i kerime, bundan önceki iki âyette misalleri zikredilen münafıklara cevaptır. Şöyle ki: Allah teala münafıkları, ateş yakıp ta sonra ateşi sönen ve ka­ranlık bir gecede yağmura yakalanan kimseye benzetince münafıklar:

"Allah bu gibi misalleri vermekten beridir. O, bu seviyelere inmekten yüce ve büyük­tür." dediler. Allah teala da bu âyeti indirerek en zayıf yaratıklarından olan siv­risineği dahi misal vermekten çekinmeyeceğini beyan etmiş ve onları susturmuştur.[61]

4- İbn Abbas, Ebû Salih'in rivayetinde dedi ki:

"Allah Teala, münafıklar için bu iki misali verdiğinde: "Onların misali bir ateş yakan kimsenin misali gibidir" ve: "Yahut onlar gökten boşanan yağmura tutulmuş kimseye benzer..." âyetlerini buyurduğu zaman, müşrikler: "Allah darb-i meselleri getirmekten münezzeh ve çok yücedir" dediler. Bunun üzerine Allah Teala bu âyeti indirdi."[62]

5- Ahmed b. Abdillah b. İshak el-Hafiz, Süleyman b. Eyyub et-Taberanî'den, o Bikr b. Sehl'den, o Abdu'1-Aziz b. Said'den, o Musa b. Abdirrahman'dan, o İbn Cüreyc'den, o Ata'dan, o da İbn Abbas'tan bu âyet hakkında şöyle dediğini bize haber verdi:

"Bu şöyle oldu, Allah müşriklerin ilahlarını zikredip "Şayet sinek onlardan birşey kapıp götürse onu ondan kurtaramazlar..." ve böylece ilahların zaafetini zikredip örümcek ağına benzetti. Bunun üzerine müşrikler:

"Allah'ın Muhammed'e indirdiği Kur'an'da zikrettiği sineğe, örümceğe bakınız. Bunlarla ne yapacakmış?" dediler de Allah Teala bu âyeti indirdi."[63]

6- İbn Abbas (r.a.) şöyle demiştir:

"Ey insanlar, size bir misal getirildi. Şimdi onu dinleyin..." [64] ayeti nazil olup müşriklerin putlarına ta'n ederek, sonra onlara ibadet etmeyi, örümcek ağına benzetince, yahudiler şöyle dediler:



"Sineğin ve örümceğin ne değeri var ki Cenab-ı Hak, onları misal getirmiştir." İşte bu söz üzerine, Bakara süresindeki bu ayetler nazil olmuştur."[65]

7- Rebi' b. Enes şöyle diyor

"Allah teala bu âyet-i kerimeyi dünya için ve ondan bol pay alan yaratıklar için misal vermiştir. Şöyle ki, sivrisinek aç oldu­ğu sürece yaşar, yeyip doyunca da ölür. Allah tealanın, Kur'an-ı Kerim’de, kendi­lerini misal vermek istediği kavimler de böyledir. Onlar dünyadan tam paylarını alınca, Allah onları yakalayıverir."

Rebi' b. Enes bu sözlerden sonra şu âyeti okumuştur:

"Kendilerine hatırlatılanları unuttuklarında onlara her şeyin kapısını açtık. Nihayet kendilerine verilen o nimetlerle sevinip zevke dalın­ca onları azabımızla ansızın yakalayıverdik. Hemen ümitsizliğe kapılıp şaşkına döndüler." [66]

8- Katâde şöyle diyor:

"Allah Tealâ, Kur’ân'da sinek ve örümceği zikredince müşrikler:

"Acaba sinek ve örümceğin nesi var, zikredilmeğe değer mi ki(Kur'ân'da) anılıyorlar?" dediler de Allah Tealâ bunun üzerine bu âyeti indirdi.[67]

9- Hasen şöyle diyor:

"Ey insanlar bir misal ve­rildi, şimdi onu dinleyin. Allah'ı bırakıp da tapındıklarınız bunun için bir araya gelseler bile bir sineği bile yaratamazlar..."[68] âyeti nazil olunca müşrikler:

"Bu ne biçim misal?! Bu ve buna benzeyen misâller, anlatılacak misâl değildir " veya buna benzer bir şeyler söylediler de Allah Tealâ bunun üzerine bu âyet-i kerimeyi inzal buyurdu.[69]

10- Hasen ve Katâde şöyle diyorlar:

"Allah Tealâ kitabında sinek ve örümce­ği zikredip müşriklerin yapmakta olduklarına bunları misal getirince Yahudiler güldüler ve:

"Doğrusu bu Allah kelâmına hiç benzemiyor." dediler de bunun üzerine Allah Tealâ bu âyeti indirdi."[70]

11- Katade bu âyetin, Kur'an’da zikredilen sinek ve örümcek misallerine karşı çıkan sapıklara ve müşriklere cevap olduğunu, kendisinden başkalarını dost edinenlerin, ağını kendisine ev yapmaya kalkışan örümceğe benzediklerini[71] Allah'tan başka kendilerine tapınılan putların, bir sineği bile yaratamaya­caklarını, sineğin kendilerinden bir şeyi kapıp kaçırması halinde, onu yakalayıp kaçırdığı şeyi almaktan bile âciz olduklarını[72] zikredince sapıklar ve müşrikler "Örümcek ve sinek nasıl olur da burada zikredilir? Allah bunları zikretmekle neyi kastetmiş olabilir?" dediler. Bunun üzerine Allah teala onlara cevaben bu âyeti indirdi ve Allah'ın, en zayıf varlıklarından sivri sineği dahi misal vermek­ten çekinmeyeceğini beyan etti.[73]

12- Kaffal, bu görüşlerin hepsinin de muhtemel olduğunu söyleyerek şöyle demiştir:

"Bunların yahudiler olmasına gelince, bunun sebebi, ayetin sonunda, "Onunla fasıklardan başkasını da şaşırtmaz." denilmiş olmasıdır ki, bu yahudilerin sıfatıdır. Çünkü bu ayetten sonra, ahde vefa etmeleri hususunda muhatab tutulanlar İsrailoğullarıdır. Ayetin sebebi nüzulünün münafıklann ve kâfirlerin sözlerinin olmasına gelince, bu, onlardan Müddessir sûresinde:

"(Bunu biz) kalblerinde hastalık bulunan ve kâfirler de, “Allah bununla misal olarak neyi murad etmiştir” desinler (diye yaptık). İşte Allah dilediğini böylece şaşırtır, dilediğine de hidayet eder" [74] ayetiyle bahsedilen husustur. Kalblerinde hastalık bulunanlar münafıklardır. Ayette geçen "kâfirler" sözü müşrikleri de içine alabilir. Çünkü Müddessir sûresi mekkîdir. Her iki gurub da Mekke'de vardı. Bunun böyle olduğu sabit olunca, bu ayette hepsinin muhtemel olması söz konusudur. Çünkü kâfirler, münafıklar ve yahudiler Hz.Peygamber (s.a.v.)'e eziyet etme hususunda uyum içinde idiler.

Bakara sûresinin başından buraya kadar, yahudi, münafık ve müşriklerin bahsi geçmiştir ki bunların hepsi kâfirdirler.

Ayetin, sebeb-i nuzül olmadan indirilmiş olması da caizdir. Çünkü ayetin sebeb-i nüzulü olmadan da manası anlaşılmaktadır." [75]

13- Bu rivayetlerden birincisi isnad açısından daha sahih olması yanında sûre­nin başında geçenlere de daha uygundur. Aslında diğer rivayetlerde Allah'ın sinek ve örümceği misal getirmesine müşriklerin karşı çıktığı ve onların buna hayretlerini belirtmeleri üzerine bu âyetin indiğinin söylenmesi âyetin Medine'de nazil olmuş olmasıyla da uyuşmamaktadır.

14- Yukardaki rivayetlerden en uygunu Vâhidî'nin rivayet etmiş olduğu sinek ve örümcek misallerine Yahudilerin itiraz ve hayretlerini ifade eden rivayettir.[76]

15- Taberi bu izahlardan, birinci görüşün tercihe şayan olduğunu söylemiş ve bundan önce gelen âyetlerin de münafıkların halini, belli olaylara benzettiğini, bu nedenle münafıkların, bu benzetmelere karşı çıktıklarını, Allah tealanın da bu âyeti indirerek, en zayıf varlıklarından biri olan sivrisineği dahi misal vermekten çekinmeyeceğini beyan etmiş ve böylece âyetin münafıklara cevap ver­miş olduğunu açıklamıştır.

Taberi diyor ki:

"Bu surede zikredilen bir âyet-i ke­rimenin, diğer surelerde zikredilen âyetlere karşı çıkanlara cevap olduğunu söylemektense bu surede zikredilen âyetlere karşı çıkanlara cevap olduğunu söyle­mek daha evladır." [77]

kaynaklar
[57] İbn Cerir et-Taberî, Câmiu'l-Beyân, 1/138.
[58] Hacc: 22/73.
[59] Ankebût: 29/41.
[60] Suyûtî, Lubâbu'n-Nukûl, 1/11-12.
Bu rivayetin isnad zincirinde bulunan Abdulğanî gerçekten vâhî bir râvidir.
[61] İbn Cerir et-Taberî, Câmiu'l-Beyân, 1/138.
[62] Mürsel hadistir İbn Cerir et-Taberi, Tefsir: Kurtubi, 1/244, Sâvi, 1/17; 1/138. İmam Ebu’l-Hasen Ali bin Ahmed el-Vahidi, Esbâb-ı Nüzul, İhtar Yayıncılık: 21-22; İmam Celaleddin es-Suyuti, Lubabu’n-Nukul Fi Esbabi’n-Nuzul, Fatih Yayınevi: 1/19.
[63] İsnadı zayıftır. İmam Ebu’l-Hasen Ali bin Ahmed el-Vahidi, Esbâb-ı Nüzul, İhtar Yayıncılık: 22; İmam Celaleddin es-Suyuti, Lubabu’n-Nukul Fi Esbabi’n-Nuzul, Fatih Yayınevi: 1/19. Seneddeki Abdülganî, cidden zayıftır. (Suyuti)
[64] Hacc: 22/73.
[65] Fahreddin er-Razi, Mefatihu’l-Ğayb.
[66] En'am: 6/44
[67] Abdurrezzâk Tefsirinde.
[68] Ankebut: 29/41.
[69] İbn Ebî Hatim.
[70] Ebu Abdullah Muhammed ibn Ahmed el-Kurtubî, el-Câmiu li-Ahkâmi’l-Kur'ân, Beyrut 1408/1988, 1/168; Abdullah ibn Ahmed en-Nesefî, Medâriku't-Tenzîl ve Hakâiku't-Te'vîl, tahkik: Mervan Muhammed eş-Şe'âr, Beyrut 1416/1996,1/73.
[71] Ankebût: 29/41.
[72] Hacc: 22/73.
[73] İbn Cerir et-Taberî, Camiu’l-Beyân.
[74] Mûddessir: 74/31.
[75] Fahreddin er-Razi, Mefatihu’l-Ğayb.
[76] Suyûtî, Lubâbu'n-Nukûl, 1/13.
[77] İbn Cerir et-Taberî, Camiu’l-Beyân, Hisar Yayınevi: 1/152-154.